5 Mayıs 2015 Salı

Tahterevalli Oyunları 2: Sultan Karahan’ın Hikayesi

Hayal ürünü bir hikayedir.


Sultan Karahan çok uzun zaman önce tam da burada hüküm sürerdi. Bir devrin tarihçileri, artık şüphe yok ki siyasi maksatlarla, kendisini bir paranoyak, saltanatını ise bir zulüm ve istibdat dönemi olarak tasvir ettiler. Bu tasvirin yanıltıcı, en azından eksik olduğuna kaniyiz. Dönemin tüm yönleriyle anlaşılmasını sağlayacak daha gerçekçi bir tasvirin iki temel veriden yola çıkması gerekiyor: Birincisi, Sultan Karahan devletün türlü beynelmilel sıkıntıyla boğuştuğu bir dönemde tahttadır. İkincisi, Sultan Karahan, bozguncuların farkındadır.


Sultan Karahan (temsili)

Kendisini devirip zinanın, ribanın ve türlü fenalığın ayyuka çıkacağı bir devri başlatmalarından korktuğu bozguncuların önünü almak için muhaberat teşkilatını seferber eder Sultan Karahan. Çarşıda, pazarda, kahvehanelerde neler konuşulduğunu ona bildirmek üzere hafiyelerin gönderdiği jurnalleri muhafaza edebilmek için görülmedik büyüklükte bir saray inşa etmek gerekir. İş bu kadarla kalmaz. Karahan, hafiyelerinin ona ihtiyaç duyduğu her bilgiyi getiremeyeceğini anlamıştır. Çünkü kişinin gönlünde, zihninde, hatta zihninin gerisinde nasıl bir bozgun yattığını bilebilmek için dilin söylediğini dinlemek yetmez. Şehrin hafiyelerle dolu sokaklarından el ayak çekilip herkes kovuğuna girdiğinde, karanlık yastıklara gömülen kafalar neyle meşguldür? Bunu anlamak için Karahan, şehrin dört bir yanına yerden yarım adam boyunda yükselen borular yerleştirir, boruların ağzında iktidarının simgesi olan demir arslanlar kükremektedir. Rüya gören kimseler rüyalarını ufak kağıtlara yazıp kimseye göstermeden bu borulardan içeri atacaktır. Kağıtlar haftada bir toplanacak, rüyalar sultana yandaş yorumcularca yorumlanacak, ve yorumlar her Cuma mabet kapılarına asılacaktır. Okuması yazması olan gelip okuyacak;  kendi rüyasını da diğerlerinin arasında bulabilirse böylece yordurmuş, merakını gidermiş olacaktır.

Karahanın bu reformu pek tutulur. Türlü sebepten görüşemeyen, uzak düşmüş sevdalılar şifreli haberler gönderirler birbirlerine ilam-ı rüya marifetiyle. Kıskanç esnaf arasında, dedikoducu komşular arasında bir tür ayak kaydırmaca, adam karalamaca aracı olarak kullanan da çoktur tabi; böylece nicelerinin pisliği mecazen ortaya dökülmüştür güya görülen rüyalar vasıtasıyla. Karahan içinse ahalinin siyaseten tehlikeli arzularını öğrenmenin etkili bir yolu olmuştur rüya yorumları. Rüyalardan edinilen istihbarat sayesinde iktidarını koruduğunu düşünür Karahan. (Bu noktada belirtmeliyiz ki şimdinin meşhur “İktidar arslanın ağzında” sözü, bizzat Sultan Karahan’a ait olduğu tespit edilemese de, demir arslanlı borulardan mülhem olup onun devirden kalmadır). O yıllarda halen dünyanın en büyük üç donanmasından biri sayılan donanmamızı uzunca bir süre atıl hale getiren kararı da, anlaşıldığı kadarıyla, böyle bir rüyanın yorumuna mütevellit almıştır Karahan. Rüya bu ya, Sultan donanmasının başında denize açılıp zaferler kazanırmış, istibdad ve zulmü sona erdirirmiş ve devletün şanlı günlerini geri getirirmiş. Bu rüyayı yazıp arsanlı boruya atanın aslında ahaliyi Karahan iktidarının uğruna inandırmaya çalışan bir hafiye olduğu da iddia edilmiştir, fakat vakıa şu ki Sultan Karahan bu rüyayı duyunca epeyce işkillenir, zulme karşı savaşan Sultan ile kendisinin değil de yerini alacak bir bozguncunun kast edildiğini düşünür ve merkezinde donanmanın bulunduğu bir kumpasın varlığına kanaat getirir. Akabinde yalnızca donanma komutanını hapse attırmakla kalmayıp ecdadının kahramanlıklarını gölgede bırakacak bir yaratıcılık göstererek ve de gemileri kızaklar üzerinde karadan yürütmek suretiyle koskoca donanmayı denize üç gün mesafedeki Horzum yaylasına çektirir.

Zaman geçer, tüm tedbirlere rağmen Karahan tahtında bir türlü rahat edemez. Etrafında binlerce koruması olmadan şuradan şuraya adımını atamamaktadır. Çünkü alınan istihbarat, bozgunun iyice dallanıp budaklandığına, bozguncuların sayıca artıp iyice cüret kazanmaya başladığına işaret etmektedir. Bunun üzerine, Sultan Karahan radikal bir karar alır. Gizlice en yakınındakilerden mürekkep birkaç kişilik maiyeti ile birlikte sarayın bodrum katındaki dairelere taşınır. Yerine ise bir fedai, bir sahte Karahan geçirir, tahtta oturup Cuma selamlıklarında halka görünsün diye. Böylece, eğer olur da bozguncular Sultan’ı devirmeyi başarırsa gerçek Karahan sarayı Hazer adalarına bağlayan dehlizler sayesinde kendini kurtarabilecek ve gücünü topladıktan sonra tahtını geri almak üzere bir mücadele başlatabilecektir. Şimdilik Karahan, verdiği talimatlarla fedaisini yönlendirmekte, böylece devleti yönetmeye devam etmektedir elbette. Halen ara sıra duyduğumuz “devlet içinde devlet”, “derin devlet” ifadelerini durumdan haberdar olan az sayıdaki saray görevlisi hizmet ettikleri iki efendiyi kast ederek kullanmıştır ilk defa. Zamanla saray içinde Karahan isminin tahtta oturan sultana mahsus hale geldiği, bodrum katından söz etmek içinse Akhan denmeye başladığı anlaşılıyor. Bu dönemle ilgili tarihçilerin üzerinde fikir birliği sağlayamadığı pek çok husus bulunmaktadır. Karahan ne zamandan itibaren saray içindeki güç dengelerini kendi lehine çevirerek bodrum katından özerk hareket etmeye başlamıştır? Bodrumun kontrolü yitirmesi gerçekten Akhan’ın delirmesinden ötürü mü olmuştur, yoksa delirme vakası Karahan takımının iftirasıdır da bu iftira yüzünden gücünü yitiren Akhan’ın aklı bulanmaya ondan sonra mı başlamıştır? Karahan ve Akhan’ın arasındaki gizemli ilişkiye dair kesin olmayan pek çok şey var. Kesin olan şu ki, birkaç yıl içinde, Sultan Karahan’ın tahtta hak iddia etmesinden çekindiği kardeşi Akhan’a sarayın bodrum katında hapis hayatı yaşattığı söylentisi ülkenin her yerine yayılmıştır. Söylenti iktidar karşıtlarına ilham vererek bozguncuların gücüne güç katar. Karahan devrildikten sonra yerine yenilikçi fikirlere çok daha yakın duracağı bilinen Akhan geçirilecek ve onun saltanatı altında yeni bir hükümet kurulabilecektir.

Bu söylentilerin Akhan’a ulaşıp ulaşmadığını da bilemiyoruz. Bildiğimiz, bir gece gizlice saraya girip bodrum katına ulaşan bir bozguncu grubunun Akhan’ı zindandan farksız bir odada, yanı başında bırakılan iki cariyeye korkuyla sarılmış halde akıbetini bekleyen hayli çökmüş bir adam olarak buldukları. Fakat bu durum bozguncuları yıldırmaz. Buldukları adamı dehlizlerden geçirerek sarayın denize nazır duvarlarının ötesine çıkarırlar ve donanmayı kızağa çektiği için Karahan’a içerlemiş olan eski bir donanma komutanının yardımıyla kayığa bindirip götürürler. Müteakip birkaç ay boyunca yenilikçilerin koruması altında muhafaza edilen Akhan ülkenin uzak yerlerinde halktan büyük alaka ve iltifat görür. Öyle ki sonunda yeterli desteği toplayıp balıkçı teknelerinden mürekkep bir donanmanın başında başkente yelken açar ve Karahan’ı devirir. Karahan saltanatının bir zulüm ve istibdat devri olarak hafızalarda yer etmesi, iktidarını pekiştirmek için devr-i sabıkı karalayan Akhan hükümetlerinin propoganda başarısıdır.


Sultan Akhan (temsili)


Alper H. Yağcı

Hiç yorum yok: