9 Ağustos 2011 Salı

Acıları dindirmek



Acı ne zaman geçer? Yaşadığımız travmaların etkisinden nasıl, ne yaparsak kurtuluruz? Travmadan önceki hayatımıza dönebilir miyiz, yoksa travma hem hayatı hem de onu yaşayanı geri dönülemeyecek biçimde değiştirmiş midir? Zamanın ilaç olduğunu kabul etsek bile, nasıl bir ilaçtır o - tedavi mi eder, yoksa yalnızca yatıştırır mı?

Rabbit Hole'da (Y: John Cameron Mitchell, 2010) Becca ve Howie'yi, dört yaşındaki oğulları Danny'nin ölümünden sekiz ay sonra, hala acıyla mücadele etmeye çalışırken görüyoruz. Danny'ye, Amerika'nın herhalde en güzel banliyölerinden birinde bulunan evlerinin önünde araba çarptıktan ve içinde yaşadıkları rüya ağır bir darbe aldıktan tam sekiz ay sonra.


Artık, sekiz ay geçtikten sonra, Becca ve Howie'nin hayata ve normale dönmelerine yönelik beklenti artmıştır, üstelik bu beklenti yalnızca başkalarından gelmemektedir, onlar da kendilerinin ve birbirlerinin normale ("back on track") dönmesini beklemektedir. Ama özellikle Becca ve Becca ile Howie'nin beraberlikleri bir türlü normale dönemez.

Howie, acıyla daha doğrudan mücadele eder, Danny'nin yokluğunu kabullenir, ama onun izlerini (köpeğini evde, videosunu telefonunda, giysilerini ve oyuncaklarını odasında) etrafında istemektedir. Becca ne yapacağını bir türlü bilemez, travmasının iyice su yüzüne çıktığı, acısının dayanılmaz hale geldiği anlarda köpekten, giysilerden, oyuncaklardan, fotoğraflardan kurtulmak için çoğu kez başarısız ve sakil hamleler yapar. Danny'nin giysilerini hamile kızkardeşine verirken, "çocuk yetiştirmek pahalı bir iştir, finansal durumunu gözden geçirmelisin" diyerek kızkardeşini küçümser. Becca'nın elindeki tüm araçlar işlevsiz, tüm söyledikleri anlamsız olmaya başlamıştır. Acısını derinden hissederken giriştiği mücadele, onu kendisine yabancılaştırmıştır.
Becca'nın acısının üstesinden gelme savaşında, bulunduğu sosyoekonomik statüyü koruma çabasının da rol oynadığını hissederiz. Becca, annesinden ve kızkardeşinden bir-iki gömlek üst bir sınıfa geçiş yapmıştır, mesleği ve evliliği sayesinde. Acısının üstesinden gelmeye çalışırken, en şık elbiselerini üzerine geçirip eski işyerini ziyaret eder. Ancak her şey, orada çalışan herkes değişmiştir. Geçmişe geri dönmeye yönelik bu nafile çaba, Becca'yı yalnızca daha fazla yabancılaştırır. Film böylelikle, acının nedenlerinden biri olarak burjuvazinin statükocu endişesini de haritada yerli yerine koyar, ama acıyı bununla sınırlamaz, Becca'nın acısının içtenliğini bize sorgulatmaz.

Becca'nın kurtarıcısı, çocuğuna yanlışlıkla çarpan lise son sınıf öğrencisi Jason'la kurduğu dostluk olur. Herkes Becca'ya suçsuz olduğunu, acısının üstesinden gelmesi gerektiğini örtük de olsa salık verirken, Becca acısını daha da derinleştirmek istercesine kazadan sorumlu tutabileceği bu ergeni takip eder, onunla ilişki kurmanın çeşitli yollarını arar. Jason Becca'ya hız sınırını çok az da olsa aşmış olabileceğini itiraf ederken, Becca derinde duyduğu suçluluk hissini Jason'la paylaşabileceğini fark eder. Bu ilişki, Becca'ya acısının henüz tedavi olmaya bile başlamadığını derinden hissettirir: Becca'nın hıçkıra hıçkıra ağladığını gördüğümüz tek an, Jason'u uzaktan seyrettiği andır.
Bu sırada Howie, hayatına devam etmenin yollarını arar. Belki de acısını daha açık biçimde yaşadığından, onun bu acıdan kurtulup tekrar "eskisi gibi" hissettiği anları daha yoğundur. Bu anların daha da fazla olmasını ister, ancak bunun Becca'yla olması mümkün gözükmemektedir. O zaman Howie, başkalarıyla arkadaşlık kurmak gibi yollar dener, ama bu arkadaşlıkları karısına duyduğu bağlılık nedeniyle ilerletmez.

Becca ve Howie, sonunda, rollerine yeniden bürünmeye karar verirler. Komşular çağırarak, evde barbekü partileri düzenleyerek bildikleri tek gerçekliğe dönmeye karar verirler. Ama artık, tüm bunların birer rol olduğu hakkında daha bilinçlidirler sanki, artık rol yaptıkları konusunda aralarında dile getirilmemiş bir sır vardır. Tam da burada, filmin pek de iddialı biçimde savunmadığı önermesiyle karşı karşıya kaldığımız düşünülebilir: Rol yaptığınızı paylaşmak, rolün sonunda elinizi uzatabileceğiniz bir kişinin varlığı, acıyı bir nebze yatıştırmanızı sağlayabilir. Artık geriye dönüş yok, travmanın size verdiği zararla (cebinizde tuğla) yaşamak zorundasınız, ama o yaşama eylemini paylaşmak gerek.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Öncelikle bu blogu Elif Şafak'ın yeni romanı İskender üzerine haberlerden (tanıdım demiyorum) keşfettim. Çok beğendim. Güzel bir çalışma yapıyorsunuz her anlamda. Tebrik ederim..
Film kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden.Bu yazı da filmi daha anlamlı hale getirmiş. Üstüne yapabileceğimiz yorum kalmadı sanıyorum =) Emeğinize sağlık.. Böyle tavsiye filmlerin devamını bekliyoruz.