14 Haziran 2011 Salı

Seçimin ardından mini değerlendirme..

"Mail grubumuzda gerçekleşen bir mail trafiği neticesinde seçime dair bir şeyler karaladım, onları da buraya taşımaya karar verdim, iyi okumalar "

Sevgili aytugs bu mail grubunda şunları dile getirmişti: 
"Türkiye siyaseti konsolide oluyor ve bunun etkisiyle [...] yarı-akademik çalışmalar yapmak kolaylaşıyor. Baksana bir muhafazakar sağ partimiz, bir merkez sol partimiz, bir milliyetçi partimiz ve bir de (Kürt hareketiyle birleşmiş) bir sol bloğumuz var. Hem Batı ülkelerinden çok farkımız kalmadı hem de Türkiye'de meşrutiyet dönemlerinden beri süregelen eğilimlerin neredeyse tamamı kristalize olarak kurumsallaştı, yerini sağlamlaştırdı. Belki Türkiye'ye özel olarak İslamcı sol bir kimlik alır yürür (Has Parti) ve ben bunu bayağı olumlu karşılarım, bu da bizim ülkemizin spesifikliği olur."


Ben de seçimden önce bu konsolidasyon hikayesine bir yorum yaptım: 

Sanırım POLS 242 Turkish Politics'te hakan yılmaz, 1960 darbesinin 1950'den itibaren 10 yıl boyunca republicans vs democrats gibi giden parti konsolidasyonunu nasıl yarıverdiğinden ve bu dengeyi bozduğundan dem vurmuştu.. Yaklaşık bir 50 yıl sonra daha net ayrımların olduğu, daha konsolide bir siyasi spektrum görmeye başladık.. Benim ekleyebileceğim şey, eğer bu seçimde Hepar ve Cumhuriyetçi güç birliği gibi aşırı sağ ve ulusalcı tayfa da gözle görünür bir oy alırsa belki onları da çok minik bir siyasi örgütlenme olarak görebiliriz.. ki o da tanzimattan beri kendine türk siyasetinde yer bulmuş ve şu anda da yeni merkez sol partimizin bünyesinden silinmeye çalışılan bir hareket.. 

Has Parti ise Refah Partisi'nin adil düzen (özellikle 94 yerel ve 95 genel seçimlerindeki refah partisi kampanyasını hatırlayalım) mantığından ilerleyip evrensel sol değerleri de söylemine katabilmiş enteresan bir grup.. Bence bu seçimin sempati güzeli onlar.. Umarım siyaset arenasında tutunup, müslüman sol gibi bize özgü bir siyaset kolunu devam ettirebilirler..      
-------------------------------------

Seçim sonrasında ise şu aşağıdakileri karaladım:

Seçimin özeti aslında aytugs'un dile getirdiği konsolidasyonun yansıması oldu, dört ana siyasi akım, birbirine fazla oy kaptırmadan kapattılar seçimi.. 

Bundan sonra chp, 2009 yerel seçimlerinde yürüttüğü çalışmanın benzerini Türkiye geneline yayarak AKP'den ve MHP'den oy çalmaya çalışmalı, yoksa Türkiye'de solun psikolojik sınırı olan yüzde 30'un üstü zor gözüküyor.. 

Bir de Has parti'ye üzüldüm doğrusu, fantastik bir temenni olabilir ama Has Parti ile CHP bir dahaki seçimde ittifak yapsa, bu ittifakın AKP'den çalacağı oy kadar, haso CHP'li oyu da kaybolur mu diye düşündüm dün akşam.. Bence seçimin hemen ardından yapılacak bir ankette chp seçmenine bu ittifak konusu sorulabilir..  


Seçimin ardından CHP tarafını değerlendirmek gerekirse, bence 2 önemli sorun temelde duruyordu, bunlar: 1) zaman 2) teşkilat... 

1) Zaman: Kılıçdaroğlu, CHP gibi hantal ve Baykalizmin tortusunu yıllardır üzerinde biriktirmiş bir yapıyı referandum çekişmesinden sonra 2 - 3 ay içerisinde seçim havasına sokmak zorunda kaldı ki, biz kasım ayında umut oran'la yaptığımız konuşmada, yönetime geldiklerinde kadın kolları, gençlik kolları gibi yapıların olmadığını, internet sitesinin bile doğru düzgün çalışmadığını ve bir çok ildeki örgütün sadece tabeladan ibaret olduğunu söylemişti, onun tabiriyle örgüt miskinleşmişti.. Hem partinin yapısını hem de söylemi değiştirmeyi amaçlayan Kılıçdaroğlu'nun, yaklaşık 1 yıl evvelki siyaseti tamamen terk ederek, yepyeni politikalarla ortaya çıkmasını bence bırakın halkı, teşkilat bile doğru düzgün sindiremedi.. Bununla birlikte orta ve doğu anadoludaki ağır muhafazakar yapıyı ve o yapıdaki negatif CHP algısını değiştirecek kadar kampanya zamanı yoktu KK'nın.. Önümüzdeki dönemde uzun süreli ve aralıksız bir propaganda ile bir ihtimal negatif fikirler nötre çevrilebilir.. 

2) Teşkilat: Yukarıdaki paragraftan alırsak bu algı mühendisliği ile ilgili hedefin tutturulması için de iyi örgütlenmiş bir parti teşkilatı şart.. Yukarıda dediğim gibi CHP'de bunun esamesi yok, bu nedenle normal il örgütlerinin dışında daha dinamik "halkın gönüllüleri" ekibini kurdular.. AKP ise Türkiye'de belki de teşkilat örgütlenmesi bugüne kadar en iyi olan partilerden biri.. Erdoğan teşkilatına inanılmaz hakim ve istediği kişileri istediği şekilde çalıştırıyor, bunun kurmay/abi/bakan olması da farketmiyor.. Ayrıca AKP tarafından önemli görülen şehirlere Erdoğan teşkilatıyla tam saha pres yaptı belli ki.. Bunun en açık örneği istanbul.. Ankara'da olduğum için İstanbul'a haftasonlarında gelme imkanı buldum ve Erdoğan'ın İstanbul'a ne kadar önem verdiğini ve nasıl da buradaki oylara asıldığını her gelişimde gözlerimle gördüm.. CHP ise aynı dönemde hem Gürsel Tekin gibi İstanbul'da "varoşa"/yerele inebilen bir il başkanını kaybetti, hem de seçime 3 ay kala istanbul il başkanını değiştirdi, yeni gelen kişinin de bi olayını göremedik.. (arada Gençlik Kolları Başkanı'nı da 3 hafta kala değiştirmişler, bunu yeni öğrendim.) Bunun sonucunda İstanbul'da CHP yüzde 30'da kaldı.. Bununla birlikte seçimden 2 gün önceki İzmir'deki mv adayı - belediye başkanı kavgası gibi teşkilat içi çekişmeler veya Antalya'da Mustafa Akaydın'ın vaktinde KK'nın vaatlerine benzer yerel sosyal hizmetler vaad ederek yönetime gelmesi ve bunların büyük çoğunluğunu gerçekletirememiş olması gibi hizmet odaklı sorunlar, KK'nın yeni CHP'sinin teşkilat açısından AKP'ye oranla ne kadar zayıf olduğunu gösterdi..

Bundan sonra 4 yıl içerisinde KK'nın hem söylemini oturtacak zamanı hem de teşkilatı kendi istediği gibi şekillendirebilecek imkanı olmalı..   


CHP yorumunun ardından AKP yorumu da yazıcaktım ama basında o kadar çok düzgün analiz var ki gerek kalmadı.. Benim dikkatimi çeken iki yazı oldu bugün (14.06.2010) basında, iletmek isterim: 

Bol bol başbakan goygoyu var ama belli noktaların, özellikle Erdoğan teşkilat ilişkisinin altı çizilmesi gerekiyor: http://siyaset.milliyet.com.tr/iste-50-yi-getiren-7-strateji/siyaset/siyasetyazardetay/14.06.2011/1402165/default.htm


CHP'de sıkıntı olarak belirttiğim teşkilat AKP'nin en güçlü yanı, buna bir de Erdoğan'ın gerektiğinde terbiyesizleşme ve bel altı vurma yeteneği ("biliyorsunuz KK alevi" veya "sol bu ülkeye ne yaptı ki" gibi çıkışlar bunun güzel örnekleri) ile soslu sahne yeteneği eklenince AKP'nin başarısı ortaya çıkıyor..

Sonuçta CHP ve MHP'nin karşısında bir siyaset ve propaganda makinası var.. Bununla birlikte AKP'nin harmanladığı muhafazakarlıkla liberal ekonomi Türkiye'ye çok iyi tuttu, (ki zaten mendereste de özal'da da tutmuştu), Almanya'da Kohl veya İngiltere'deki Thatcher gibi toplumsal muhalefete rağmen uzun süre yıpranmayan bir lider görünümünde şu an Erdoğan.. 

Velhasıl işin özü, muhalefetin ama özellikle de chp'nin çok ama çok çalışması lazım.. Sadece çok değil, profesyonelce çalışması lazım (pr, teşkilat yönetimi vs..), yoksa AKP'yi bu yapı içerisinde, AKP içinden bir başka sağ parti doğurmadan yenmek çok zor..     

1 yorum:

adsumcu dedi ki...

Yeni yazarımız Özgür de bizlere Ankara'nın sıcak gelişmelerine dair yorumlarını iletmek üzere aramıza katıldı.
Daha güçlü bir yazar kadrosuyla 2011 Genel Seçimleri ve sonrasını sadece bizden takip edeceksiniz!

Ha bir de yazıyla biraz -blogun formatına uyması açısından- oynadım, onu da belirteyim.