5 Aralık 2010 Pazar

Kim var imiş biz burada yoğ iken

Birazdan okuyacaklarınız benim kalemimden çıkan cümleler değil. Çalışmalarını Amerika'da sürdüren Cemal Kafadar'ın ilk baskısı geçen sene yapılan ve başlıktaki ismi taşıyan kitabından alıntıladıklarım. Kitap Kafadar'ın farklı yerlerde yayınlanmış dört makalesinden oluşuyor: üçü İngilizceden çeviri. Cemal Bey'den ders almışlığım yok, ama dersinde bulunanlardan edindiğim izlenim sağlam bir tarihçi olduğu yönündeydi. Okuduğum, yaklaşık beş dakika önce, önsözden edindiğim izlenimse Cemal Hoca'nın duyduklarımdan da fazlası olduğu. Reklamını yapması benden, kitabı alıp okuması sizden.

Venedik'te ölen Ayaşlı bir tüccarın ardından kalan bilgi kırıntılarının önemi, onu 16. - 17. yüzyıllarda ülkelerarası ticaret ağının içine yerleştirdiğimizde belirginleşiyor. Öte yandan, bu ağı ören insanları, hayal meyal de olsa, tanımadan oluşturacağımız ticaret verileri kuru birer istatistik yığınından ibaret benim için.
s.16-17

Günümüz Türkiyesi'nde birinci çoğul şahıs enflasyonuna çare bulmak için dilden kaç "biz" atmak gerekir bilmiyorum. Kendisini Osmanlı devletinin yönetici iradesiyle sorunsuz özdeşleştiren "biz"den ("almışız, beş yüzyıl elimizde tutmuşuz," gibisinden), Orta Asya'dan atına atlayıp Anadolu'ya geldiği tahayyül edilen kahramanların çocukları konumundaki "biz"e ("göçebelikten taş ev mimarisine geçemedik"), ve tabii en büyük seferberlik mekanizmalarından futbolun "biz"ine ("içimizdeki İrlandalılar" ya da, en mükemmeli, "taç kullanıyoruz"), sıcak bir hamam gibi rahatlatıcı, gevşetici o kadar çok biz var ki gündelik dilde. Çoğu, bir yandan "onlardan farkımız"ın altını çiziyor, bir yandan da "ayağını denk alması gereken sizler"in üstünü.
s.18-19

Tarihçi, istediği kadar felsefi derinlik kazansın, istediği kadar yeni tarihçilik anlayışlarına ve metin okuma stratejilerine aşina olsun, edindiği ve edineceği filolojik ve paleografik becerileri geliştirmek ve düzenli bir şekilde ampirik malzeme üzerinde uygulamak anlamında meşk etmiyorsa bir yere varamaz. Hammaliye ise hammaliye. Tonlarca arşiv belgesi arasında ıdının dıdısı ile uğraşmanın romantizmini de yabana atmamalı. Kaynakların zenginliği ve öğrenileceklerin uçsuz bucaksızlığı keşif yolculuğunun yükünü de arttırır, zevkini de.
s.24-25

Bilmek, anlamak, çözümlemek veya en azından irdelemek istediğimiz çoğu şey, mantık-zeka-tahsil gibi vasıf ve melekelerin yeteceği şeyler değil. Tarihçinin ampirik veri ile olan ilişkisi, bir yanıyla meşk konusuna girer, bir yanıyla da tekil olana yönelik bir tavır meselesidir. Hiç bir teori, insanlık hallerinin her bir tezahürünün hayrete şayan olması gerçeğini tüketemez.
Bu kitapta okuyacağınız yazıların her biri şaşkınlık ürünüdür: Yeniçerilerin "bozulma" devrinden önce askerlik dışında hiçbir işle uğraşmadığını; uluslararası ticarette Müslümanların rol oynamadığını; modern Batı değerlerini özümseyene kadar Osmanlı dünyasından kimselerin günce tutmadığını, hatta kişisel tecrübelerini kaleme almadığını sanıyordum. Karşıma çıkan belge ve kaynaklar beni hayrete düşürdü. Bu karşılaşmanın bende uyandırdığı macera dürtüsüyle araştırmak ve anlamak istedim.
s.26-27

Hiç yorum yok: