2 Ağustos 2010 Pazartesi

Ordan Burdan



1-Dünya Kupası biteli bir hayli oluyor gerçi. Ta o zamandan içimde kalan bir yazı konusu vardı. Kısmet bugüneymiş.
Almanların önüne geleni ezip geçtiği dönemler, Mesutlu Khediralı Almanlar Löw önderliğinde finale doğru gidiyor. Mesut da güzel oyunuyla takımına katkıda bulunurken burada Alman takımına dair bazı laflar edilmeye başlandı.
Örneğin Güntekin Onay ısrarla birden çok kere şu tarz cümleler kurdu.
"Eskiden Völlerli, Kahnlı, Rumenigeli, Klinsmanlı Almanyayı izliyorduk ama artık Almanların o nesli kalmadı. Şimdi Türk, Polonyalılar Alman takımında yer buluyor."

Takıldığım nokta şurası: Güntekin, ki kendisi birkaç yabancı dil bilen eli yüzü düzgün bir spor insanı, şunu algılayamıyor. Ortada çok anormal bir durum yok. Değişen Almanya toplumunun yeşil sahaya tezahürüdür Mesut isimli Podolski soyadlı Almanların Alman milli takımında yer alması. Giderek yeni nesiller Almanya toplumunun asli unsuru haline geliyor, veya en azından buna çabalıyorlar. Futbol da bu "eklemlenme" işine yardımcı oluyor kısmen. Fransızların evvelden keşfettiği bu durumu, Zinedine Zidane, Anelka... tarzı siyahi oyuncularıyla, Almanlar da kullanıyor artık.

Dolayısıyla "vay be adamlar Kenyalı, Türk, Polonyalı oyuncularıyla şampiyonluğa koşuyorlar" gibisinden yorumlar fazlaca kahvehane yorumu tadında kalıyor. Bu adamlar esasen Alman toplumunun birer parçası artık, analarının babalarının aksine bu toplumu daha fazla benimsemiş durumdalar. Sanıyorum bu da sadece futbolculara özgü bir durum değil, Alman toplumunun göçmen kökenli kısmını yansıtan bir durumdur.

2-Burada şu da aklıma takılmadı değil. Düşünün bizim milli takımda adı Hans olan veya Mario olan bir Türk olabilir miydi? Bilirsiniz bizde "devşirme" diye adlandırılan bazı oyuncular var, Aurelio en bilinen ve enbaşarılı oyuncu bu örneğe uyan. Ama bu adam adını sanını muhafaza ederek Türk vatandaşı olamadı, Marco olan adını Mehmet yaparak TC vatandaşı olabildi. Kimse de ya birader nerden icab ediyor bu, demedi.
Biraz uçalım. Misal buraya çalışmaya gelen Afrikalılardan birileri buraya yerleşse, yasal olarak çalışsa, çocuğu da burad okula falan gitse... Adı da Jonathan olsa, bu adını muhafaza ederek TC vatandaşı olabilir mi, milli takıma girebilir mi?

3-Devşirme lafına da iki çift lazım olacak. Herkes tarihçi olunca bu tarz manasız yakıştırmalar da oluyor maalesef.
Bir kere devşirme denen metot asıl olarak zaten Osmanlı tebası olan Hıristiyanların erkek çocuklarının erken yaşlarda alı konularak Müslüman yapılıp Osmanlı devlet aygıtında kullanılması manasına gelir. Yani, örneğin Balkanlarda ailesiyle yaşayan Osmanlı tebası Yani, 7 yaşında ailesinden koparılır, başkente getirilir, devlet aygıtının kendisine en uygun olan seviyesinde bir devlet görevlisi olur. Bu arada adı Yani değil, Mehmed'dir artık. Müslüman olmuştur...Ama hala ve hala Osmanlı tebasıdır.

Bizim sevgili matbuatımız ise bu terimi yaklaşık bir iki saat önce Avrupa ikincisi olan Elvan Abeylegesse örneğinde kullanıyor. Türkiye ile ilgisi olmayan bir coğrafyadan bir biçimde TC vatandaşı olan ve burada yetişenbir sporcudan ahsederken "devşirme" deniyor. Benzer kullanım Marco Aurelio için de geçerli. Halbuki iki durumda da devşirme tabiri yanlış. Zira sistemin dışından birisi sistemin parçası haline geliyor bu örneklerde. Devşirme sistemindeyse aynı tabiyet sistemi içinde kalınıyor.

Hiç yorum yok: