13 Eylül 2009 Pazar

"Poşete gerek yok!"

Başlıkta geçen bu cümleyi hayatımın son altı-yedi ayında o kadar çok zikrettim ki artık sıkıcı olmaya başladı. "Alın verin ekonomiye can verin" kampanyası gereğince olmasa da, ki korkunç reklam filmleri dolayısıyla ayrı bir yazıyı hak etmektedir bu kampanya, her gün en azından bakkaldan bir şişe su, fırındanbir tane simit alan bir insanım. Malı aldığım anla parayı verip üstünü aldığım anlar arasında bir noktada da bu cümle ağzımdan çıkıveriyor. Neden? Çünkü Türk insanı her şeyi poşete koyma konusunda manyaklık düzeyinde bir özen gösteriyor ki ben eminim bu özen, bu çaba misal eğitim sistemimiz için harcansa dünyada ne MIT kalırdı ne de Oxford. Bütün dünya evlatları GRE yerine ALES'e girerdi yüksek lisans eğitimleri için.

Neyse konuyu dağıtmayayım. Efendim ben bu poşet çılgınlığını anlayamıyorum. Yani treehugger bir insan değilim, WWF'ye Greenpeace'e falan üyeliklerim de yoktur ama yerlere çöp atmam, kaynak israfını kendimce önlemeye çalışırım, rüzgar güneş gibi enerjilerin kullanımını desteklerim ve tabii ki pandaların ahvalinı doğal sarışınların ahvalinden daha acıklı bulurum. Bütün bu listeye bir de kendimce "gereksiz yere poşet kullanmama" siyasetini ekledim son zamanlarda. Tabii ki mesela Migros'a gidip 10 kiloluk deterjan, beş paket makarna, bir teneke zeytinyağı gibi afet ve kıtlık öncesi alışverişleri yapıyorsam o zaman poşet kullanmamak elde değil. Fakat eczaneden bir kutu aspirin aldıktan sonra da bana kocaman poşet verilmesin. Ha desem ki "elinde mi taşıyacaksın" diye düşünüyor satıcı kişi ve bana iyilik yapmaya çalışıyor. Ancak o da değil. Ben bu alışverişleri yaptığımda çoğunlukla omzumda heybeyle valiz arası boyutlarda bir çanta asılı, ki kendi kafamı soksam belime kadar falan girerim o çantaların içine. Yani sakadan küçük muhabbet kuşundan hafif bir ilaç kutusunun o çantanın yan cebine bile sığacağı aşikar.

İşin daha da enteresan kısmı "Poşete gerek yok!" dediğimde tezgahtarın yüzünde oluşan korkuyla karışık şaşkın ifade: "Ammmann Tanrıııımmmm!!! Bu kadın az önce buradan bir çift penye çorap aldı ve o çoraplar poşete girmeden direkt çantasına koydu. Ya deli, ya uzaylı, ya yabancı, ya da iğrenç bi insan (ki bilemiyorum hangisi o arkadaşın gözünde daha korkunç olabilir). Hemen şaşırmalı ve akabinde bakışlarımla ona kınımkınımkınama tepkisi vererek bizden olmadığını anlatmalıyım!!!"

Hayır, günahım ne onu da anlamıyorum açıkçası. Yani ben poşetler tamamen tedavülden kalksın demiyorum, kimse poşet kullanmasın da demiyorum (ama kumaş ya da kağıt torba ekolüne geçilse hatta pazar filesi günlerine geri dönülse çok sempatik olabilir bence). Sadece en azından o an itibariyle ben poşet kullanmak istemiyorum diyorum. Nedir bu tepki, nedir bu öfke, nedir bu aşağılama, nedir bu dışlama?

Sanıyorum Türk esnafı ve naylon poşet ilişkisini, Türk annesi ve dantel örtü ilişkisi üzerinden anlamaya çalışmak işimizi kolaylaştırabilir. Nasıl ki anneler en azından bir dönem
dünyayı, özellikle de evdeki elektronik aletlerin üstünü dantelle kaplama çabası içindeydiler, Türk esnafı da aynı şekilde her türlü alınır satılır ürünü naylonla kaplamak gibi bir nevi çılgınca çaba içerisinde ki aslına bakılırsa saçma. Her işletmenin günlük/haftalık/aylık poşet harcamaları hesaplansa mesela kim bilir ne kadar maliyeti vardır onun. İBB verilerine göre örneğin İstanbul'da her gün 10.000 adet poşet kullanılıyormuş. Ekonomiden çok anlamıyorum ama maliyetleri düşürmek adına bir nebze olsun akıllıca bir adım gibi görünüyor bana. He tabii petrokimya endüstrisi para kazanmasın mı derseniz onlar da kazansın tabii ki de gitsin başka yerden kazansın, mesela otomobil lastiği yapsın, bizi rahat bıraksın.

"Ben Oyropa gördüm" demek gibi olmasın da bundan bir sekiz sene kadar önce gittiğim Almanya'da marketten ıvır zıvır alırken mal gibi her bir şeyi poşetlere doldurmuş sonrasında fişte poşet için ekstra ücret alındığını gördüğümde bayağı afallamıştım. Şimdi aynı sistemin Türkiye getirilmesi gibi bir çaba söz konusu. Bez torba ve kese kağıdı kullanımını yaygınlaştırma kampanyaları vs. yapılıyor, Migros-Macrocenter doğada daha çabuk yok olan poşetler ürettirerek hiç değilse verilen zararı azaltmaya çalışıyor. Ama bizim küçük esnafımız hala her şeyi poşete koymakta direniyor. Hatta misal bizim köşedeki market gıda maddelerini ayrı poşete, temizlik ürünlerini ayrı poşete koyma politikası dolayısıyla normalde bir poşeti bile doldurmayan 5 parça şey için iki ayrı poşet kullanabiliyor.

Bu yazıyı yazarken aklıma takıldı ne zaman gelmiş Türkiye'ye naylon poşetler diye bir araştırdım. Dünya'da ilk kez 1982'de kullanılmış bize 80'lerin sonunda gelmiş bu çirkin şeyler ve 1980'lerin sonunda gelen çirkinliklerin pek çoğu gibi modernliğin sembolü, batılı olmanın gereği görüldüklerinden kalmışlar gidememişler. Aşağıdaki linkler ilginç geldi bana, bilmediğim ama
öyle olması gerektiğini hissettiğim konular hakkında yeni şeyler öğrendim:

http://www.bybello.com/main/pages/cevre-bilinci/naylon-poset-kullanmayalim.php
http://www.bybello.com/main/pages/cevre-bilinci/duenya-naylon-posete-savas-acti.php
http://www.bybello.com/main/pages/cevre-bilinci/suepermarketlerin-ambalaj-arayisi.php
http://www.hurriyet.com.tr/saglik/9023713.asp?m=1
http://www.ntvmsnbc.com/id/24954131/

(İlk üç link bu aktivizmden para kazanan bir kuruma ait ama yine de dünyadaki uygulamaları göstermesi açısından ilginç.)

Vallahi kendi derdimi anlatayım içimi dökeyim diye yazdığım bu yazı biraz fazla uzadı, Türkiye'de modernite ve çevre dersine dönüştü. Ama ne demek istediğimi de anlatabildim sanıyorum. Müşteriye poşet kullanımını dayatan esnaf istemiyoruz kardeşim, İS-TE-Mİ-YO-RUZ!!!

3 yorum:

adsumcu dedi ki...

torbanın da parayla satılmasına ben de ilk evropa gezilerimden birinde şahit olmuş ve memleketimle bir kere daha övünmüştüm."ulan her şeyden de para alınmaz ki" kardeşim diye düşünmüştüm italya'da aldıklarımızı torbaya koyarken.poşetlerin ücreti mukabilinde verildiğini öğrenince de elbette torbalara sahip çıkmaya, bir seferki alışverişte onları yine kullanmaya çabalamıştım.

eczane örneği biraz yanlış olabilir mi acaba.dikkat edin, eczanedeki o ufacık poşetlerin hepsi bir yerlerin reklamını da taşır üzerinde."kalbin dostu kolakol" veya "kış geliyor aman grip aşınızı yaptırın, Roche" tarzında reklamlar olduğunu biliyoruz.sanıyorum ilaç firmaları bu poşetlerin müşteriye aktif olarak verilmesinden yana oldukları için bu denli poşet ısrarıyla karşı karşıya kalmaktayız.
aynı mantık diğger poşetlerde de geçerli elbette.

esnaf-torba ilişkisinin yanında ben de migros'a laf edeyim madem.
biliyorsunuz bu migroslarda artık jet kasa diye bir şey çıktı.işlemleri siz yapıyorsunuz, kolaycana bitiyor alışverişiniz.burda torba kullanmanızı teşvik için, elemanlar geliyor ve kasanın yanına hemen bir torba açıp koyuyorlar.böylelikle siz uğraşmıyorsunuz, torbanız da hazır oluyor. migros işte hem doğaya uygun poşetler yapar, hem de plastik poşet kullanımını artıran
işlere imza atar.

kumbasar dedi ki...

Bir naylon poşetin yüyzıllar boyu yok olmadığını ve yine naylon poşetlerin dokundukları gıdanın vitaminlerini yok ettiğini (bilim öyle söylüyor) düşünürsek, sanırım haklı, mantıklı ve en önemlisi dikkat edilmesi gereken bir konu...

Fakat günümüz yaşantısında sadece 5 yada 20 dakika arayla kullandığımız poşetlerin sağlığımız açısından ne gibi kötü sonuçlar doğurduğunu ve dünyamızı nasıl kirlettiğini pek düşünmeyiz.

Bir başka boyut ise hepimizin birer seyyar reklam taşıyıcısı gibi kullanılıyor olmamız!

SE7IN dedi ki...

avrupa genelinde yasak geliyor deniyor bedava poşetler konusunda. daily mail'in haberi, yalan da olabilir. ama biz poşedi yasaklayan bozcaadamız'la gururluyuz :)

http://www.dailymail.co.uk/news/article-2120304/Free-plastic-bags-banned-Europe.html