23 Ağustos 2009 Pazar

Muhsin Bey




Ağlamakla, inlemekle ömrüm gelip geçiyor
Devası yok garip gönlüm günden güne eriyor













Ne güzel şarkıdır Ağlamakla İnlemekle, ne güzel filmdir Muhsin Bey. Bin kere izlese gene de bıkmaz insan. Takvimler 1987'yi gösterirken Yavuz Turgul'un Şener Şen ve Uğur Yücel'le ortaklıklarının belki de en mükemmeli çekilir ki bu müthiş üçlünün yanında Osman Cavcı, Sermin Hürmeriç ve daha nice değerli isim vardır.

Musikişinas Muhsin Kanadıkırık, İstanbul'un taşı toprağı altın diye Urfa'dan kopup gelen genç yetenek Ali Nazik'i himayesine alıp ona kaset yapmaya uğraşırken binbir türlü dertle uğraşır: parasızlık, başka plak yapımcıları, arabesk tehlikesi, girdikleri yarışmadaki şike olayı. Bu arada başı bir yandan da üst komşusu pavyon gülü Sermin Hürmeriç ile derttedir, sırılsıklam aşk tam Muhsin Bey'e göredir. Bu dertler arasında Ali Nazik'in kasedi için para toplama derdine insanları dolandırıp hapse bile girer Muhsin Bey.

Mükemmel senaryonun, inanılmaz oyunculukların yanı sıra döneminin resmidir aslında film. Arabeskin istilasına uğrayan müzik endüstrisinde kirlenmeden kalmaya çalışmak, liberalizmin ülkede ağırlığını gün geçtikçe hissettirmesiyle gittikçe artan ithal mallar ("Şu garip teybini ver bakayım. Neydi adı?" "Volkmen"), Beyoğlu'nda yıkılan evler ve ülkeyi terk etmek zorunda kalan gayrımüslim azınlıklar, gazino patronları, Ali Nazik'in heceleye heceley okuduğu Tan gazetesi, Muhsin Bey'in dişi ağrıyınca pamuğa bastığı Dişinol...

Özellikle Muhsin Bey gibilerin her türlü direnişe rağmen her alandaki varlığını gittikçe hissettiren arabeskleşme konusunda söylenecekler çok fazla. Hele ki bugünle karşılaştırdığımızda 60 sonrasında marjinal kültür olarak ortaya çıkan 80'lerde "Semra bir kaset koy da havamızı bulalım" siyasetleriyle gittikçe güçlenen en sonunda da bugün baskın kültür haline gelen arabesk. Filmin en vurucu sahnelerinden birinde yükseklik korkusu olan Muhsin bey yükseklik korkusu olan Ali Nazik'i çıktığı damdan indirmek için uğraştığı sahnede ikisi birbirine sarılmış, gözleri kapalı adım adım yürürlerken çatının kenarında Muhsin Bey "sen bir adım ileri gideceksin, ben bir adım geri gideceğim" der, çok kısa bir sürede ayyuka çıkacak olanı tahmin etmişçesine.

Aynı şekilde filmin en neşeli sahnelerinden Ali Nazik'in "Evlerinin Önü Boyalı Direk" performansı da güzel bir örnek. Bilenler çoktur ya bilmeyenler için belirtelim. O türkü o dönem İbrahim Tatlıses'in ağzından sıklıkla duyulmuş ve çok meşhur olmuş bir çalışmadır. Zaten bütün film boyunca Ali Nazik "İbrahim gibi" olmak isterken son sahnelerde göbeğine kadar açık gömleği, kalın altın zinciri ve yüzükleri, kadınlara karşı tavırları ile amacına ulaşmış gibidir. Hem bütün Urfalılar meşhur olmak zorundadır hem de Ali Nazik kendini kurtarmak zorundadır. ("Kurtarabildin mi bari?")

Üzerine söylenecek çok şeyi olan bir film Muhsin Bey ama spoiler hassasiyetinden olsa gerek söyleneceklerin bir kısmını söylenmeden bırakmak gerekiyor. Herkese "izleyin" demek geçer SE7IN'in içinden. Ne de olsa en sevdiği yönetmenin en sevdiği oyuncularla çektiği en güzel filmlerden biridir. Sonraki yıllarda gelecek olan Eşkıya'nın, Gönül Yarası'nın habercisidir. Türk sinemasının yüz aklarındandır, adını duymak bile insanı mutlu edendir.

Not: Bu yazı daha önce http://plansekans.blogspot.com adresinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: